Erhan Erkut, 26.4.2021
YÖK’ün yayınladığı üçüncü “Vakıf Yükseköğretim Kurumları” raporunun ilgi çekici bulduğum kısımlarından bahsedeceğim. Bu rapor daha önce yayınlanan raporlardan daha kapsamlı. Kurumların gelir ve giderleri, Ar-Ge bütçeleri, öğretim elemanı sayıları ve maaşları ve bazı sıralamalar da içeriyor. Bu raporu çok değerli bulmakla birlikte, beni rahatsız eden 2 noktaya hemen değinmek istiyorum:
- Veri güvenliği: Rapordaki verileri üniversiteler raporluyorlar. YÖK bu verileri denetimden geçirmiyor. Verilerde maalesef hata olabiliyor.
- Eşit muamele: Bu raporun aynısının devlet üniversiteleri için yayınlanması gerekli. İlk rapordan beri bunu belirtiyorum. Devlet üniversitelerinin de güçlü ve zayıf yönlerini görmek hakkımız.
Coğrafya:
Raporda 72 vakıf üniversitesi ile 5 vakıf meslek yüksekokulu değerlendirilmiş. İlk dikkatimi çeken konu vakıf yükseköğrenim kurumlarının (VYK) dağılımı. Sadece 11 ilimizde VYK var. İstanbul’da 320,000 kişiye, Ankara’da 423,000 kişiye bir VYK düşerken, İzmir’de bu oran bir milyonun üzerinde. Ülkenin dördüncü büyük şehri olan 3 milyonluk Bursa’da VYK olmaması belki İstanbul’a yakınlığı ile açıklanabilir. Öte yandan beşinci büyük şehrimiz Antalya’da 3 VYK varken altıncı büyük şehrimiz Adana’da VYK bulunmaması ilginç. Haritaya baktığımızda Trabzon’un güneyi ile Gaziantep’in doğusunda kalan koca alanda (ki bu bölgede 2 milyonluk Urfa, 1,7 milyonluk Diyarbakır, 1,1 milyonluk Maraş ve Van bulunuyor) VYK bulunmuyor. Bu eşitsizliği biraz olsun ortadan kaldırabilmek için YÖK’ün VYK kurulması şartlarını bölgelere göre farklılaştırmasını doğru buluyorum.
Alan hesabı:
Raporda fiziksel alan hesabına epey yer ayrılmış (sayfa 28-38).
- Kampüs alanı en büyük olan üniversitenin (Başkent) kampüsünün içine tam 49 VYK sığıyor.
- YÖK tarafından oluşturulan Asgari Mekan Standardına göre kütüphane alanı öğrenci başına asgari 0,4 m² olmalıdır deniliyor, fakat VYK’ların yarısı bu standardı tutturamıyor.
- Yüz yüze dersler için geliştirilen standartlar (örneğin amfilerde öğrenci başına en az 1,5 metrekare) çevrimiçi eğitim için anlamsızlaşıyor. Tahminim gelecekte tüm programlarda yüz yüze ile çevrimiçi eğitimin bir karması uygulanacak. Umuyorum gelecekteki raporlarda üniversiteleri değerlendirirken bu gelişmeler göz önünde bulundurulur. Üniversitelerin fiziksel alanlarının yanında çevrimiçi eğitim kapasitelerinin de ölçülüp değerIendirilmesi gerekli.
Ar-Ge:
Bu raporda VYK toplam Ar-Ge bütçesi 751 Milyon TL, toplam öz kaynaklı Ar-Ge bütçesi ise 172 Milyon TL olarak belirtilmiş. Toplam araştırma proje bütçesinin medyanı geçen rapora kıyasla %36 azalmış. Bu ciddi düşüşün raporda bir açıklaması olması gerekir ama maalesef yok. Acaba yeni açılan VYK’lar medyanı aşağıya mı çektiler? Öz kaynaklı araştırma bütçesinin medyanında ise geçen yıla kıyasla 8 kat bir artıştan söz ediliyor ama sadece 59.000 TL olan medyan 488.000 TL’ye çıkmış, ki bu bütçe ile ciddi bir laboratuvar bile kurmak imkansız. Raporda 12 VYK’nın öz kaynaklı araştırma proje bütçesinin bulunmadığı ve 5 VYK’nın Ar-Ge için hiç̧ harcama yapmadığı tespiti de bulunuyor. Bu kurumlara nasıl yükseköğretim kurumu denebildiği merak konusu. Olumlu bir vurgu olarak 38 VYK’nın toplam araştırma bütçesinin 1 milyon TL’nin üzerinde olduğu belirtilmiş. Yani değerlendirilen VYK’ların yarısının toplam araştırma bütçesi 1 milyon TL’nin altında imiş. (Bir Yetkin Gençler sohbetinde ağırladığım Gökhan Hotamışlıgil hocanın Harvard’daki laboratuvarının–maaşlar hariç–yıllık bütçesi 20 milyon dolar.) YÖK’ün yeni getirdiği öz kaynaklı Ar-Ge bütçesinin toplam bütçenin en az %1’i olması şartı bu resmi olumlu yönde değiştirecektir.
Kütüphane
VYK’ların kütüphane harcamalarının %42 artmış olması sevindirici. Fakat medyan harcama sadece 545.000 TL, yani dönemin kuruna göre 100.000 doların biraz üzerinde.
Cari gider
Rapora göre, VYK’ların öğrenci başına cari gider medyanı geçen dönemde 12.993 TL iken bu dönemde 15.890 TL’ye yükselmiş. Yani %18 artmış. Cari gider artışını hesaplarken enflasyonu hesaba katmak gerek. 2018 yılında enflasyonun %20 civarında olduğunu düşünürsek, aslında cari giderin medyanının hiç artmadığı sonucuna varırız. Ayrıca YÖK öğrenci başına cari gider istatistiklerinde basit ortalama veya basit medyan kullanarak kanımca ciddi bir hata yapıyor. Üniversitelerin cari gider sayılarını öğrenci sayıları ile ağırlıklandırmak gerekli. Bu konuya daha önceki yazılarımda değinmiştim.
Tanıtım
Raporda özellikle altı çizilen bir konu VYK’ların reklam ve tanıtım harcamaları. Bu harcamaların medyanının 2 milyon TL’nin üzerinde olduğu belirtilmiş ve bu rakamın kütüphaneye yapılan harcamaların medyanının yaklaşık 4 katı olduğu vurgulanmış.
Öğretim Üyesi Başına Düşen Öğrenci Sayısı
Bu ölçütte yeni kurulan üniversitelerin en tepelerde olması şaşırtıcı değil, çünkü açılış için ilk yılda gerektiğinden çok daha fazla öğretim üyesini kadroya alma şartı var (ilk 3 üniversite 2019-20 akademik yılında öğretime başlamış ve bu rapordaki ilk yılları). 3.000 öğrenciden fazlası olan üniversiteler arasında bu oranın en düşük olduğu üniversite 10 öğrenciye bir hoca ile Acıbadem—ki tip ağırlıklı okullarda bu oranın düşük olması gerek. 21 VYK’da bu oran maalesef 50’nin üzerinde. İki VYK’da ise bu oran 90’ın üzerinde.
Öğrenci Başına İdari Personel
Bu ölçütün medyan değeri 35 öğrenciye bir idari personel, fakat listede oranı yüzün üzerinde olan bir üniversite de var.
ALES 3. Dönem Başarı Sıralaması
Bilindiği gibi yüksek lisans yapmak isteyen öğrencilerin ALES’e girmesi gerekiyor. Bu raporda ALES’de 70 ve üzeri alan öğrencilerin oranları raporlanmış. ALES’e giren öğrencilerinin en az yarısı 70’ın üzerinde almış olan İstanbul vakıf üniversiteleri 3 farklı ALES kategorisine göre (Eşit Ağırlık, Sayısal, Sözel) şöyle:
Bu tablonun önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin üniversiteye giriş puanları ile ALES puanları arasındaki fark üniversitenin öğrenciye kattığı değer olarak düşünülebilir. Her üniversite mutlaka öğrencilerine bir değer katar, fakat bu katkı üniversiteler arasında farklı olabilir. Sayısal tablosunda Bezm-i Alem’in başarısını Tıp ağırlıklı olduğundan yüksek puanla öğrenci alması ile açıklamak mümkün. Koç ve Sabancı’nın ikinci ve üçüncü sırada olması da bu üniversitelerin (örneğin) mühendislikte en yüksek puanla öğrenci alan bölümler olması ile açıklanabilir. Fakat MEF’in kendisinden daha yüksek puanla (ve daha yüksek ücretle) öğrenci alan birçok üniversitenin önünde olmasını açıklamak daha zor. Çıktıların ölçüldüğü nadir tablolardan birisi olan bu tabloların adaylar tarafından dikkatle incelenmesi gerek.
Yatay Geçiş ile Giden ve Gelen Öğrenci Sayısı
Birçok öğrenci oldukça bilinçsiz bir tercih yapıyor ve yerleştiği üniversiteden çeşitli nedenlerle memnun olmayıp üniversitesini değiştiriyor. 533.000 öğrencinin olduğu VYK sisteminde yaklaşık 10.000 öğrenci yatay geçiş ile gidiyor, benzer bir sayıda öğrenci ise geliyor. Bu sayıların içinde vakıftan vakıfa geçişler olduğu gibi vakıftan devlete veya devletten vakıf geçişler de bulunuyor. Öğrencilerin üniversite değiştirmesi için farklı nedenler olabilir. Yerleştiği üniversiteyi beğenmeyip farklı bir üniversiteye gidenlerin yanında yerleştiği üniversiteyi zor bulup daha kolay olduğunu düşündüğü bir üniversiteye veya İngilizce hazırlıkta başarısız olup Türkçe eğitim veren bir üniversiteye gidenler de var, maddi durumu bozulup daha az masraflı bir üniversiteye geçenler de. Ayrıca bazı üniversiteler agresif yatay geçiş stratejileri izliyorlar. Yani sadece bu sayılara bakarak üniversitelerin beğenilme durumları ile ilgili çıkarımlarda bulunulmamalı.
Raporda üniversiteler, nüfusa oranla gelen oranlarına ve giden oranlarına göre sıralanmışlar. Giden öğrenci sayısının nüfusa oranı en az %5 olan üniversiteler Yüksek İhtisas, Kent ve Kadir Has. Gelen öğrenci sayısının nüfusa oranı en az %5 olan üniversiteler ise Bilim, Biruni, Gelişim ve Nişantaşı.
Aşağıda ise gelen (x ekseni) ve giden (y ekseni) öğrenci sayısına göre hazırlanmış bir grafik var.
Bu görseldeki ilginç noktalar:
- Giden rekortmeni 849 giden ile Aydın.
- Gelen rekortmeni 1.541 gelen Gelişim.
- Hareketlilik rekortmeni 2.088 gelen ve giden ile Gelişim. Hareketliliğin yüksek (ve 1.000’in üzerinde) olduğu diğer üniversiteler Nişantaşı, Aydın ve Medipol.
- 24 üniversitenin nüfusu artarken, 43 üniversitenin nüfusu azalıyor.
- Nüfusa oranla artışın en yüksek olduğu üniversite %5,5 ile Bilim. Sonra Biruni, Gelişim, Nişantaşı ve Ayvansaray geliyor.
- Nüfusa oranla kaybın en yüksek olduğu üniversite %4,7 ile Kadir Has. Sonra Kent ve Avrasya geliyor.
- 34 üniversitedeki nüfus değişimi %1’in altında.
Reklam-Tanıtım, Kütüphane ve Öz Kaynaklı Araştırma Proje Harcamaları
Rapordaki tablolardan görüleceği gibi, reklam-tanıtıma en çok harcayan üniversite Bahçeşehir (13,68 milyon), kütüphaneye en çok harcayan Bilkent (15,82 milyon) ve kendi kaynaklarından araştırmaya en çok harcayan Koç (52,88 milyon).
Rapordaki tablolardan yapılabilecek hesaplara göre, reklam-tanıtım bütçesinin kütüphane bütçesine oranı en yüksek olan üniversite Avrasya. Bunun yanında, şu 7 üniversitenin de reklam-tanıtım harcamaları kütüphane harcamalarının en az 20 misli: Esenyurt, Yeni Yüzyıl, Gedik, Ayvansaray, Haliç, Beykoz, Kent. Bu oranın en düşük olduğu 3 üniversite ise sırasıyla Bilkent, Koç ve TOBB—bu 3 üniversite kütüphaneye reklamın en az 4 mislini harcamış.
İlgi çekebilecek ikinci bir oran da reklam-tanıtım bütçesinin kütüphane bütçesi ile özkaynaklı araştırma bütçesinin toplamına oranı. Bu oranın en yüksek olduğu üniversite Esenyurt. Bu üniversitenin reklam tanıtım harcamaları, kütüphane ve özkaynaklı araştırma harcamalarının 128 misli. Bu oran Ayvansaray, Yeni Yüzyıl ve Kent’te de en az 20. Bu oranın en düşük olduğu üniversiteler ise Koç, Bilkent, Acıbadem, Konya Gıda ve Tarım, TOBB ve Başkent. Bu okulların kütüphane ve araştırma harcamaları reklam-tanıtım harcamalarının en az 4 misli.
Öğretim Elemanlarına Ödenen Ücretler
Bu yıl ilk defa VYK’ların öğretim elemanlarına ödedikleri azami, asgari ve ortalama net ücretler yayınlandı. Rapora göre medyan net ücretler şöyle: Profesör 10.162 TL, Doçent 8.186 TL, Dr. Öğretim Üyesi 6.586 TL, Öğretim Görevlisi 4.680 TL, Araştırma Görevlisi 3.580 TL. Fakat bu ücretler büyük farklılıklar gösteriyorlar. Örneğin Profesör ücretlerinin üniversite ortalamaları 4.423 ile 23.936 arasında değişiyorlar (standart sapma 4.553). (2018-19 ücretleri.)
Öğretim üyesi ücretlerinin öğretim üyelerinin kurumlara ve topluma katkıları ile doğru orantılı olduğunu varsayabiliriz: daha etkin ve yararlı olduğu düşünülen hocalara daha yüksek maaşlar veriliyor. Daha iddialı okullar da daha yüksek maaşlı hocalar ile çalışıyorlar. Ortalama maaş şehre göre değişiklik göstereceğinden, aşağıdaki verilerde İstanbul’a odaklandık. En yüksek profesör ücretleri Sabancı, Kadir Has ve Koç’ta (20.000’in üzerinde), en düşük Profesör ücretleri ise Nişantaşı, Rumeli ve İstinye’de (6.000 TL’nin altında). En yüksek Doçent ücretleri Sabancı, Koç ve İbn-i Haldun’da (15.000’in üzerinde), en düşükleri ise Rumeli, İstinye ve Esenyurt’ta (5.000’in altında). En yüksek Dr. Öğr. Üyesi ücretleri Sabancı, Koç ve Bezm-i Alem’de (10.000’in üzerinde), en düşükleri ise Nişantaşı, İstinye ve Esenyurt’da (4.000’in altında). En yüksek Öğretim Görevlisi ücretleri Sabancı, Koç ve MEF’de (7.500’un üzerinde), en düşükleri ise Rumeli, Nişantaşı ve Esenyurt’ta (3.200’ün altında). Görüldüğü gibi üniversitelerin 2018-19’da verdikleri ücretler arasında birkaç misline varan farklar var.
Rapordaki verileri kullanarak her üniversite için bir “ortalama öğretim elemanı” ücreti bulabiliriz. Bunu yaparken, vakıf üniversitelerindeki toplam 21.250 öğretim elemanının %19,8’inin Profesör, %9,4’ünün Doçent, %36,3’unun Dr. Öğr. Üyesi ve %34,5’inin de Öğretim Görevlisi olduğunu göz önüne alarak, her kategorideki ortalama maaşı o kategorinin yüzdesi ile ağırlıklandırmamız gerekir. Böyle bir ağırlıklı ortalama maaşa göre sıralandığında, İstanbul vakıf üniversiteleri için ortaya çıkan sonuç aşağıdaki tabloda. Görüldüğü gibi devlet üniversitelerinin aksine, vakıf üniversitelerinin ortalama hoca maaşları arasında çok ciddi (5 misline varan) farklar var. Tabii olarak hocalara verilen maaşların üniversitenin eğitim ve araştırma kapasite ve seviyesine yansıması beklenir. Ayrıca bazı vakıf üniversitelerinin 2018-19’da devlet üniversitelerinde verilen maaşların epey altında maaş ile nasıl akademisyen istihdam ettikleri de merak konusu. (Örneğin raporun kapsadığı dönemde (2018-19) devlette Profesör maaşı 10.000 TL, Doçent maaşı 7.500 TL idi.) YÖK bu durumun farkında ve geçen yıldan itibaren vakıf üniversitelerinde kadrolu öğretim üyelerine devlet üniversitelerindekilerin altında maaş ödenemeyeceği kuralını koydu.
Adaylara önerim YÖK raporundaki Tablo 32’yi dikkatle incelemeleri. Tercih etmeyi düşündüğünüz üniversitenin öğretim üyelerine (iki yıl önce de olsa) nasıl bir ücret ödediği bilgisi çok önemli çünkü bu veri üniversitenin eğitimde en önemli faktör olan hocalara nasıl yaklaştığının sinyalini veriyor.