30 Kasım Cuma öğlen saatlerinde Taksim’deki bir vakıf toplantısından üniversiteye dönerken TEM’de emniyet şeridi ihlali nedeniyle üniversitemizin rektör aracı polis tarafından çevrildi ve trafik cezası kesildi. (Araçtaki ışıldakların ve sirenin aylardır bozuk olduğunu, ve durdurulduğumuzda çalışmadığını belirtmek isterim.) Konu ile ilgili habere aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz:
http://webtv.hurriyet.com.tr/2/42058/0/1/emniyet-seridi-ustunleri-boyle-yakalandi.aspx
Bu ceza sayesinde bu konuda ufak bir araştırma yaparak kendimi bilinçlendirme fırsatı buldum.
Sonuç çok açık: yaptığımız şey kesinlikle yanlıştır. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Tüm sorumluluk bendedir. Herkesten özür diliyorum. Bu tatsız ve utanç verici deneyim üzerine şu kararları almış ve hemen hayata geçirmiş bulunuyorum:
1) Yazılmış olan trafik cezasının tarafımca ödenmesi için insan kaynaklarına ricada bulundum. Ocak maaşımdan kesilecek.
2) Arabadaki ışıldakların ve sirenin sökülmesi için gereken talebi yaptım. 3 Aralık Pazartesi günü bu işlemler gerçekleşti.
3) Üniversitenin tüm şoförleri emniyet şeridi ihlali konusunda uyarıldı. Bundan sonra üniversitemiz araçlarının emniyet şeridi ihlali yapması söz konusu olmayacaktır.
Bu hassas konuda aydınlanmamı sağlayan İstanbul Trafik Polisi ekibine teşekkür ediyor, emniyet şeridi kontrollerinin devamını ümit ediyorum.
Bu ceza üzerine epey düşünme, ve annemin hep söylediği “Her şerde bir hayır vardır oğlum” sözünü de hatırlama fırsatım oldu. Kuru bir özür ile yetinmek yerine düşüncelerimi ve bulgularımı da blog okuyucuları ile paylaşmak istedim.
Soru 1: Rektör aracında neden çakar ve siren vardı?
2008 yılında ilk rektörlük aracını aldığımızda polis emeklisi bir idari işler müdürümüz vardı. Kendisi araca çakar ve siren takılmasını önerdi. Bunu mümkün olup olmadığını sorduğumda ise, kırmızı plakalı araçlara bu ekipmanların takılabileceğini ve tüm rektör araçlarında zaten takılı olduğunu ifade etti. Benden önce başka bir rektörün şoförlüğünü yapmış olan şoförüm de bunu teyit edince, işlemin yapılmasını onayladım. Buradaki hatam “Başkaları yaptığına göre bu uygulama hukuka uygundur” varsayımı yapmak oldu. Yapmam gereken, en azından bir-iki rektörü aramak, daha da iyisi hukuk danışmanımıza bu konuyu danışmak olmalıydı.
Soru 2: 2008 yılından bu yana emniyet şeridi ihlali yaptık ise neden şimdiye kadar cezalandırılmadık?
Maalesef geçmişte de trafik yoğunlaştığında makam şoförüm zaman zaman (düzinelerce diğer kamu aracı, ve hatta birçok özel araç ile birlikte) emniyet şeridini kullandı. Trafikte zaman kaybetmekten nefret ederim, ve ÖzÜ mensuplarının bildiği gibi üniversitede yaşıyorum. Toplantılar veya havaalanı yolculukları için üniversite dışına çıktığımda ise trafikte daha az zaman kaybetmenin çekiciliğine kanarak bu kullanımın kanuna uygun olup olmadığını daha önce pek sorgulamadım. Yoğun trafikte emniyet şeridi kullanımını kırmızı plakanın bir avantajı olarak algıladım. Hatta biz emniyet şeridinden giderken trafik polislerinin bize selam durmasını önce yadırgadım, ama sonra buna da alıştım. Şimdi biz bir trafik suçu işlerken trafik polislerinin neden bize selam durduğunu düşünüyorum. Tahminen bu sorunun cevabı da ülkemizde yaygın olan “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sendromu.
Kırmızı plakayı gören polis, belki de “Neme lazım, belki önemli birisidir, sonra başım belaya girer” diye düşünmüş ise, onu suçlayamayız.
Soru 3: Trafik polislerinin çevirme yaptığı yerde TV kameralarının bulunması bir tesadüf mü idi?
Tam tersine, bu çok açık bir polis-medya işbirliği idi. Çevrilen aracın ruhsatını alan polis, aracın kime ait olduğunu kameramana bildiriyor, ve medyanın ilginç bulduğu kişilerin görüntüleri alınıyordu. Bu davranışın hukuka uygun olup olmadığını, cezaların halka açık bilgi olup olmadığını bir hukukçuya sordum. Hukuçu polisin suçluyu teşhir edemeyeceğini, kimlik bilgilerini gizlemesi gerektiğini söyledi, ve bize yapılan uygulamanın özel yaşam hakkının ihlali olduğunu belirtti. Fakat bu eylemi sonuçları açısından da irdelemek gerekir. Biraz daha düşününce, aslında o günkü çevirmelerin amacının ihlal yapan araçlara ceza yazmaktan çok, kamunun tanıdığı birkaç kişinin cezalandırılmasını TV’ye taşıyarak tüm izleyicilere gözdağı vermek olduğu sonucuna vardım. Hedef izleyicinin “belediye başkanına, federasyon başkanına, rektöre bile ceza yazıyorlarsa, bize mutlaka yazarlar” şeklinde düşünmesi idi.
Bu açıdan baktığımızda trafik polisi tarafından Kanal D’de teşhir edilerek bir kamu hizmeti spotunda oyuncu olarak kullanıldık. Bizim açımızdan bu ceza zoraki bir sosyal sorumluluk çalışması oldu.
Soru 4: Emniyet şeridi ihlali için öngörülen 72 TL’lık ceza yeterli midir?
Kesinlikle hayır. Gideceği yere daha hızlı ulaşabilmek için 72 TL’yi bir otoban ücreti olarak değerlendirip seve seve verecek çok araç sahibi olduğunu düşünüyorum. Etkili bir çözüm, cezayı kişinin zenginliğinin (dolayısıyla cezaya dayanıklılığının) bir yansıması olan aracının değeri ile ilişklilendirmek olabilir. Eğer emniyet şeridi ihlali cezası aracın değerinin yüzde yarımı olarak belirlenirse, 20,000 TL’lık bir araç kullanıcısı 100 TL ceza verecek iken, 200,000 TL’lık bir aracın sürücüsü 1,000 TL ceza verecektir. Böylelikle emniyet şeridini “parası neyse verelim” diyerek kullanacak sürücü sayısının ciddi olarak azalacağını tahmin ediyorum. (Maalesef bu parlak fikir benim fikrim değil. Finlandiya’da hız limitini aşma cezası sürücünün geliri ile orantılı, ve şu ana kadar kesilen en yüksek ceza 170,000 Euro.)
Soru 5: Emniyet şeridinin her şart altında boş kalması topluma en çok fayda sağlayacak çözüm müdür?
Emniyet araçlarının ilerleyemeyeceği kadar dolu bir emniyet şeridinin işe yaramaz olduğu tartışılmaz.
Fakat üç şeritli otoyol tıklım tıklım dolu iken sağınızdaki emniyet şeridinin bomboş olmasının topluma yararı olduğunu savunmak da zor. Şöyle bir düşünce deneyine ne dersiniz? Diyelim ki tüm yollardaki trafik yoğunluğu sürekli monitör edilmekte. Hava, yol, ve kaza durumuna göre, emniyet şeridinin kısıtlı kullanımı belirli bir ücret karşılığında özel araçlara açılıyor. Trafik durduğunda aracınızdaki akıllı cihazdaki bir uygulamayı çalıştırıyorsunuz, ve size o anda emniyet şeridini belirli bir süre için kullanma ücreti belirtiliyor. Tabii bu ücret kullanmak isteyen sayısı ve trafik yoğunluğu ile artıyor. Onaylayarak emniyet şeridinden yol alma hakkı satın alıyorsunuz, ve süre dolunca (veya acil bir durumda) cihaz sizi uyarıyor. Bu uygulama ile topluma iki türlü fayda sağlanmış olur: hem ücreti ödemeye razı olanlar gitmek istedikleri yere daha çabuk giderler, hem de ciddi bir gelir kaynağı yaratılmış olur.
Böyle bir uygulamayı hayata geçirecek teknolojiye sahip değilsek bile çok yakında sahip olacağımızı düşünüyorum. Uygulamayı geliştirmek ve ticarileştirmek isteyen varsa fikri serbestçe kullanabilir. 🙂
Not: Bu yazının yazılmasında bana provokatif mesajları ile destek vermiş olan Dr. Steven Seggie’ye teşekkür ediyorum.