Türkiye’de ortalama bir lise mezunu, üniversiteyi ne yazık ki bir amaç olarak algılıyor. Yıllar süren anlamsız ve yıpratıcı bir yarış sonrası üniversiteye girdiğinde işin zor kısmının arkada kaldığını ve bundan sonrasının kolay olacağını düşünüyor. Oysa bu çok büyük bir yanılgı. Ülkemizde kültürel, tarihi ve ekonomik nedenlerden dolayı üniversite öncesi eğitim ne yazık ki hiçbir zaman eleştirel ve analitik düşünen, gerçeği arayan, meraklı, kendine güvenen, bağımsız ve ömür boyu profesyonel başarı için gereken yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmeyi hedeflemedi. Üstüne üstlük dünyada eşi benzeri az bulunan cinsten, çoktan seçmeli, tek bir sınava dayalı merkezi yerleştirme sistemi, Türk orta eğitim sistemini tümüyle çökertti. Öğrenciler zamanlarını ve paralarını üniversite ile ilgisi olmayan “üniversiteye hazırlık” programlarına harcadılar. Bir ülkenin geleceğinin ancak bu kadar başarılı bir şekilde karartılabileceğini, hatta sabote edilebileceğini düşünüyorum. Bu eğitim faciasının günahı da sevabı da bize ait; bozan da, düzeltmek zorunda olan da biziz. Peki, bu çağ dışı sosyal deney sırasında yıllardır yanlış yönlendirdiğimiz gençlerimize ne olacak? Konu üzerine cilt cilt kitaplar yazılabileceğinin farkındayım. Ben sadece öğrencilerin işine yarayabileceğini umduğum bazı pratik önerilerde bulunacağım.
10 sayfalık pdf dosyası: fark_yaratmak